Meme biyopsisi, memede şüpheli görülen bölgeden doku örneği alıp patolojik inceleme yapılması işlemidir. Bu işlem, kitlenin içindeki kötü huylu tümörün kesin tanısını saptamak amacıyla uygulanır. Biyopsi, mamografi ve ultrasonografi gibi radyolojik incelemelerle desteklenir ancak tanıyı kesinleştiren tek yöntem biyopsidir. Doktor, biyopsinin nasıl yapılacağına karar verirken kitlenin büyüklüğünü ve lokalizasyonunu göz önünde bulundurur. Alınan doku parçası patoloji uzmanları tarafından kimyasal ve mikroskopik incelemelerle değerlendirilir ve genellikle bir hafta içinde hastalığın kanser olup olmadığı kesin olarak belirlenir.

Memeye uygulanan birçok biyopsi çeşidi bulunmaktadır ve bunlar memedeki kitlenin tanısal işlemini gerçekleştirmek için kullanılır. Radyolojik veya klinik muayene sırasında tespit edilen kitlenin ameliyathane koşullarında mümkünse bütün olarak çıkarılması veya patolojik incelemeye gönderilmesi sağlanır. Modern teknolojiler sayesinde memede bulunan kitlenin tanı ve tedavi yöntemleri için biyopsi yapılırken, cerrahi biyopsi genellikle tercih edilmez. Şimdi meme için uygulanan biyopsi çeşitlerinden bahsedelim.

Memede bulunan kanserin kesin tanısı için en uygun yöntem iğne biyopsisidir. Bu işlem radyoloji hekimleri tarafından genellikle ultrasonografi eşliğinde yapılır. Biyopsi öncesinde lokal anestezi uygulanarak hastanın ağrı duyması önlenir. Çok kısa süren bu işlem sonrasında hasta rahatlıkla evine dönebilir. İğne biyopsisi enjektör yardımıyla yapılır ve sadece hücre parçaları almak için uygulanır. Alınan hücre parçaları mikroskop altında incelenerek kanserin kesin tanısı konur.

Kalın iğne biyopsisi, Tru-cut veya core biyopsi olarak da bilinir. Bu yöntemde, kalın iğne biyopsisi için üretilmiş otomatik aletler kullanılarak şüpheli kitlenin içinden parça alınır. Kürdan kalınlığında ve yaklaşık bir santimetre uzunluğunda doku örneği çıkarılır. Doku parçası olduğu için tanı değeri çok yüksektir ve kanserin özelliklerine dair birçok bilgi elde edilir. Bu sayede hastaya en uygun tedavi yöntemi belirlenir.

Ultrasonografi yöntemi ile görülmeyen kitleler olabilir. Ancak şüpheli alanlarda lezyon bulunması durumunda mamografi veya meme MR incelemesinde ortaya çıkan mikrokalsifikasyonlar veya diğer şüpheli alanlarda vakumlu biyopsi yöntemi uygulanır. Biyopsi sırasında hasta özel bir masaya yüzüstü yatırılır ve memenin denk geldiği yerde bir boşluk bulunur. X ışını tüpü bulunan bu masa, mamografi gibi görüntü elde eder ve çekilen filmler sayesinde kitlenin 3 boyutlu yerini tespit eder. Koordinatları belirlenmiş olan kitleden özel bir cihaz ile tüp içinde sıvı toplanır. Yapılan biyopsilerin büyük çoğunluğu iyi huylu tümörler şeklinde sonuçlanır. Hastaların endişe ve kaygı içinde olması durumunda yanlarında bir refakatçi bulunması daha doğru olacaktır.

Memeden alınan kitlenin patolojiye gönderilmesinden yaklaşık bir hafta sonra sonuçlar gelir. Bu süre içerisinde sonuçları beklemek hasta için zor ve sıkıntılı bir süreç olabilir. Patoloji raporunda kanser hücresi görülmemesi halinde kemoterapi ve radyoterapi gibi tedavilere gerek duyulmaz. Ancak bazı durumlarda rutin yıllık takip gerekebilir. Patolojik tanı ile uyumsuzluk olduğu düşünülürse, kitlenin tamamen çıkarılması tercih edilebilir. Yapılan biyopsi örneğinde kanser hücrelerine rastlanabilir. Patoloji raporunda kanserin türü de açıklanır ve sonraki tedavi seçenekleri bu rapora göre planlanır. Onkoloji uzmanı ile tedavinin yol haritası belirlenir ve cerrahi uzmanlarla uyum içinde çalışılması tedavinin başarısını artırır. Bu şekilde hastaya gerekli ideal tedavi uygulanır. Hastanın düşünmesi ve tedaviyi kabul etmesi için yeterli zaman vardır çünkü meme kanserleri genellikle yavaş seyreden hastalıklardır. Hastaya patoloji raporunun orijinal örneği verilir ve başka bir doktordan ikinci bir görüş alması sağlanır. Meme biyopsisi, kanser hastalığının kesin tanısında mutlaka yapılmalıdır.